22.02.2017

Dış Mihrakların güdümündeki Bugüne Türkiye'de Kurulan Hükümetlerin Görevleri ve Etkileri ve Cumhurbaşkanlık Sistemein Gereklilikleri

Unutma - 2001 Krizi




ESKİ TÜRKİYE... UNUTMAYIN... 

UNUTTURMAYIN... PAYLAŞIN LÜTFEN...


Erdoğan, Başkanlık Sistemini Anlattı !



Aciz ve ezik Ecevit döneminde birdaha gelmemesi için,Güçlü ve saygın Reis dönemin sürekliliği için ...........

EVET. EVET. EVET. EVET. EVET. EVET. EVET. EVET. EVET. 


İslâm topraklarında KaostanDoğanDüzene karşı Diriliş》Erdoğanla başladı Bu Dirilişin ardından Müslümanlar Durdurulamaz.


Hayır Diyenler..

Kaosçu Müslüman TürKürt görünen CIAmat PKK Apocular İngiliz ABD Soytarıları ile Müslüman Anadolu insanların mücadelesidir.


Apo neise Fetö Odur S.Demirtaş neise Kemal odur HDPKK neise CHPKK odur Müttefik ABD neise Ulusalcı ve Kemalistler odur.

Hayırsız CHPKK Müttefik Okları 》CIAmat 》FETÖ 》HDPKK 》ABD 》DEAŞ 》İsrail 》Almanya 》Kıraliçe 》AB 》DHPKC 》Sözcü 》Cumhuriyet 》A.Doğan


İşte Meclis'ten geçen ve halk oylamasına sunulacak olan Anayasa değişikliğinin sandıktan 'evet' çıkmasıyla hayatımızda değişecekler...

Cumhurbaşkanımızın seneler seneler öncesinden değindiği en önemli nokta, "Anayasa değişikliğinin en önemli tarafı, bürokratik işlemlerin hızlanması olacaktır." sözüdür.




Referandumda Neden Evet Demeliyiz?

Yeni Anayasa Paketi İçeriği


100 yıl önceki zinciri kırmak için, Görünürde TürKürt Gerçekte Münafıklar ın 100 yıl sonra oyunu bozmak için Milletçe Ümmetçe Evet diyoruz.

İslama Bayraga Karşı birleşen Tüm inançsızları susturmak için Zafer için Millet Bayrak için İslam Ümmet için Türkiye için Hep Beraber Evet

Faili Meçhuller PKK nın KarakolKöy Baskınları Dalevereci Faizci hainliği Borç Batağını DinDüşmanlığinı devam ettirmek için HAYIR diyorlar.

Hiç birşey yapamıyacaklar Sadece Adice günü kurtarıp Vaziyeti muhafaza etmeye çalışıyorlar Evet Sıkıntı yok 》Reisle Türkiye İslam kazanacak.

BaşkanlıkGeldikten sonra 》YalanTarihi 》İngiliz Kemal ittifakları 》Hayır diyen Masonik çocukların rezillik ve onursuzluklarını göreceksiniz.





28 ŞUBAT SÜRECİ :


28 Şubat Darbesi | A Haber Belgesel



On binlerce mağduru ve ekonomiye verdiği milyarlarca liralık zarar hiç unutulmadı ve unutulmayacak. Yaralar zor da olsa sarıldı, yargı o donemi soruşturmaya başladı.

28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı olduğu iddia edilen, ordu ve bürokrasi merkezli süreç. Türkiye siyasi tarihine geçen kararlar ve kimilerince bir dönüm noktası olan bu kararların uygulanması sırasında Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan değişimlere neden olan bir süreçtir.


Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş'dan : 
Kara Şubat Beyaz Direniş Konuşması 

"Türkiye'nin önünü kesme meselesiydi 28 Şubat. 12 Eylül gibi, 12 Mart gibi, 27 Mayıs gibi hiç birbirinden farkı olmayan 'Eğer başka yollarla yolunu çeviremiyorsak, zorla önlerini keserek yollarından vazgeçmelerini sağlayalım' diyerek millete reva gördükleri zulüm mekanizmalarından birisinin adıydı 28 Şubat. Devirler, siyasi aktörler değişiyor, isimler, partiler değişiyor ama 150 yıldır bu topraklarda verilen mücadelenin mahiyeti değişmiyor"

"28 Şubat'ta o zulmü reva görenlerle, 27 Mayıs'ta Adnan Menderes'in ipini çekenlerle, bugün Sur'da, Cizre'de o çocuklara çukurların içine bombayı koyduranların arasında zerre miktarı fark yoktur, aynı odakların insanlarıdır, aynı şer çevrelerinin insanlarıdır. Bu oyunu böyle görmezsek, 'Beyaz Direniş'in bir anlamı olmaz"

"Türkiye'nin önünü kesme meselesiydi 28 Şubat. 12 Eylül gibi, 12 Mart gibi, 27 Mayıs gibi hiç birbirinden farkı olmayan 'Eğer başka yollarla yolunu çeviremiyorsak, zorla önlerini keserek yollarından vazgeçmelerini sağlayalım' diyerek millete reva gördükleri zulüm mekanizmalarından birisinin adıydı 28 Şubat. Devirler, siyasi aktörler değişiyor, isimler, partiler değişiyor ama 150 yıldır bu topraklarda verilen mücadelenin mahiyeti değişmiyor"

Başörtüsü yasağının ardından başlatılan "Başörtüsüne özgürlük" direnişinin, bembeyaz, tertemiz bir direniş olduğunu aktararak, 28 Şubat'ta verilen mücadeleyi, "Hiçbir şer odağının içine nüfuz etmeye cesaret edemediği, gücünün yetmediği, pırıl pırıl Anadolu insanın saf gönüllerinden çıkmış, bütün iradelerini ortaya koyduğu, bütün güçlükleri, tehditleri göz önünde bulundurarak, korkmadan, yılmadan hiçbir şekilde hiçbir safhası kirletilmemiş bembeyaz bir mücadeleydi"

Bu mücadeleyi ilk anından son anına kadar getirenlere teşekkür eden Kurtulmuş, "Beyazıt'ta başlayıp Çapa Tıp Fakültesinin önüne kadar o günkü yürüyüşü hatırladım. O mücadeleden birileri kıyı bucak kaçarken bütün gövdesiyle, yüreğiyle katkı veren hocaları hatırladım. O mücadeleye gerçekten benliğini ortaya koyan insanları hatırladım. O mücadeleye ihanet edip, 'başörtüsü füruattandır' diyerek o başörtüsü mücadelesinin arkasındaki anlamdan kaçan, o anlamla verilen mücadeleyle yüzleşme cesaretini bulamayan korkakları, ödlekleri hatırladım"

Başörtüsü yasağına İstanbul'da on binlerin el ele tutuşarak gerçekleştirdiği "Başörtüsüne özgürlük" zinciri eylemine dikkati çekerek, "Mustafa Samastı diye bir kişi vardı, o bugün yine burada, Hüsnü Tuna, Sevgi Kurtulmuş, Leyla Şahin Usta burada… Ama o gün gölgesinden korkanlar, o gün birtakım hesaplar içerisinde olanların, bugün nerede olduğunu sorgulamak lazım" diyen Kurtulmuş, o gün bu mücadeleye fitne sokup bu mücadeleyle halkın arasını açmaya çalışanların bugün nerede olduğunun sorgulanması gerektiğini söyledi.

"Bin yıl zannettikleri şeyin, çok kısa bir sürede biteceğini zannetmiyorlardı"

Bugün bir başarı öyküsünün sonunda rahatlıkla konuşulabildiğini ancak o gün konuşanların asıl kahramanlar olduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"İstanbul'da o mücadele verilirken bir tane öğretim üyesi vardı eşim, Sevgi Hanım… Atıldı... Benden daha mütevekkil olarak o süreçleri karşıladı. Şimdi bu salonda çok sayıda öğretim üyesi arkadaşımız var, profesörlerimiz, rektörlerimiz var, Allah'a çok şükür bundan sonra da olmaya devam edecek. Başörtüsüyle üniversiteye sokulmayanları, başörtüsü düşmanı insanlar, 'Oh ne güzel bunları üniversiteden attık, perişan oldular' zannettiler. Ama şimdi Türkiye'nin her yerinde son derece şuurlu, son derece bu millete, bu ülkenin değerlerine bağlı olan insanlar olarak karşımızda duruyorlar. Üniversiteden attıkları zaman zannettiler ki bu iş burada bitti. Bin yıl zannettikleri şeyin, çok kısa bir sürede biteceğini zannetmiyorlardı. Çok şükür bugün itibarıyla büyük bir başarı tablosuyla o günlerdeki o ağladığımız, içimize kan akıttığımız o günlerden geriye bir büyük zafer tablosu kaldı."

"Türkiye'nin önünü kesme meseleydi 28 Şubat"

Mücadelenin, sadece başörtüsüyle ilgili olmadığını belirten Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Sadece bizlerin yaşadığı dönemle ilgili bir mücadele değildir ve bitmiş, sonuçlanmış da değildir. Bundan sonra da devam edecektir. Başka şekilde, başka toplumsal ve siyasal formatlarda karşımıza çıkacak ama bu topraklarda bu mücadele hiç sonlanmayacaktır. Eğer zannedersek ki, 'Artık tamam, bunlar bitti. Bir daha bir şekilde bu mücadeleler olmaz, bu yanlışlıklar olmaz' zannetmeyin. Bu memlekette esasında bizim 28 Şubat diye karşılaştığımız süreç, millete karşı tepeden inme, milleti şekillendirme hevesinde olanların Türkiye'de ortaya koymuş olduğu eylemlerin sadece bir halkasıdır. 150 yıllık bir mücadele veriyoruz. 28 Şubat'tan geçtik, bugün de geçiyoruz. Bu memlekette hep milleti şekillendirmek isteyenler hep şundan tedirgin olmuştur, 'Bu millet eğer değerleriyle buluşur, kökleriyle buluşursa, bu millet yeniden ayağa kalkar ve bu coğrafyanın hakim unsuru olarak dünyada yeniden sözü geçen bir ülke olur. Önlemek istedikleri, sizin başınızdaki bir metrekarelik bir başörtüsü değil. O başörtüsünün temsil ettiği değerlerimizdi. Onun temsil etmiş olduğu milletle devlet bütünleşmesiydi. Onun temsil etmiş olduğu Hoca Ahmet Yesevi'den günümüze kadar gelen bir büyük irfan mektebinin Türkiye'deki yansımalarıydı. Buna karşı oldukları için sizin karşınıza çıktılar. Başka adlarla başka dönemde de çıktılar. Türkiye'nin önünü kesme meselesiydi 28 Şubat. 12 Eylül gibi, 12 Mart gibi, 27 Mayıs gibi hiç birbirinden farkı olmayan 'Eğer başka yollarla yolunu çeviremiyorsak, zorla önlerini keserek yollarından vazgeçmelerini sağlayalım' diyerek millete reva gördükleri zulüm mekanizmalarından birisinin adıydı 28 Şubat. Devirler, siyasi aktörler değişiyor, isimler, partiler değişiyor ama 150 yıldır bu topraklarda verilen mücadelenin mahiyeti değişmiyor."

"Bu oyunu böyle görmezsek, 'Beyaz Direniş'in bir anlamı olmaz"

Mecliste, başörtülü milletvekiline, "Bu kadına haddini bildirin" dendiğini anımsatarak, 28 Şubat'ta meselenin, "had bildirme" meselesi olduğunu aktaran Kurtulmuş, "Mesele, Türkiye'yi yönettiğini zanneden bir zümrenin milletin hizadan çıkmasından korkması, endişe etmesi ve yeniden millete ayar verme meselesiydi"

28 Şubat, 27 Mayıs zihniyetinin bugün de terör kisvesi adı altında milletin karşısına çıktığını ifade eden Kurtulmuş, "İnanın ki hiç farkı yoktur. 28 Şubat'ta o zulmü reva görenlerle, 27 Mayıs'ta Adnan Menderes'in ipini çekenlerle, bugün Sur'da, Cizre'de o çocuklara çukurların içine bombayı koyduranların arasında zerre miktarı fark yoktur, aynı odakların insanlarıdır, aynı şer çevrelerinin insanlarıdır. Bu oyunu böyle görmezsek, 'Beyaz Direniş'in bir anlamı olmaz" değerlendirmesinde bulundu.

"Biz sizin çizdiğiniz sınırlar içerisine hapsolacak kadar haddimizi bilmeyenlerden değiliz" milletin verdiği destekle gelinen yer ortada.

"Rahat yok, bu iş bitti yok, defter kapandı yok" yorumunu yapan Kurtulmuş, "Adamlar, bir asır evvel yarım kalmış defterdeki hesapları yeninden ortaya koyuyorlar. Sykes-Picot'ta yarım bıraktıkları işi bitirmeye çalışıyorlar"

Bu milleti değerlerinden, ortak bir ümmet bilincinden ayırma senaryosunun sadece bir bölümünün adının 28 Şubat olduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Başörtüsüyle mücadele verirken, bu bir başörtüsü mücadelesi değildi. Bu bir gönül dünyasının, yeniden ihya edilmesi mücadelesiydi. 'Siz misiniz bunu yapmaya kalkanlar. Şu insanlara haddini bildirin de bizim çizdiğimiz sınırlar içerisinde hapsolsunlar' demekti. Biz sizin çizdiğiniz sınırlar içerisine hapsolacak kadar haddimizi bilmeyenlerden değiliz. Bizim sınırlarımızı; bizim inancımız, bizim medeniyetimiz, bizim birikimimiz çizmiştir"











İttihad ve terakki artıklarını üst aklın satılmış uşaklarını, parazitleri, kanı bozuk olanları EVET diyerek meclisten temizliyeceğiz.

Medyası Mason Sermayesi Yahudi Sanatçısı Ermeni Bürokratı ajan Paşası terörist Partisi Fetöcülere Hayır Bağımsız Türkiye için Evet

Apo neise Fetö Odur HDPKK eş başkanı S.Demirtaş neise Kemal odur HDPKK neise CHPKK odur Müttefik ABD neise Ulusalcı ve Kemalistler odur.

SüfyanDeccal DEAŞ neise Deccal ABD-ENG ve Münafık FETÖ odur PKK neise Türkçü CHPKK Kürtçü HDPKK odur Ecevit Kemal FetöSeloApo HepsiBirdir

》Kürtler Irkçı Dinsiz HDPKK dan 》Türkler Deist Laiklik ten 》Yahudiler Siyonist Kabalacılar dan 》İslam Fetö Lawrens gibilerden KURTULMALI


Kararlarımız geleceğimizi oluşturur .Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görecektir .
HerKim zerre kadar kötülük yapmışsa onu görecektir Zilzal,99:7-8
Kendi menfaatleri için oyun çevirenler hakikati değiştiremeyecek. Elbet Adalet yerini bulacak.

Küfre ve küffara karşı Münafıklara ve dış güçlere karşı Büyük şeytan ABD ve FETÖye karşı Ülkemizin Bekası İçin EVET







Aciz ve ezik Ecevit döneminde birdaha gelmemesi için,
Güçlü ve saygın Reis dönemin sürekliliği için EVET.

Anayasa değişikliğine EVET Çünkü bir daha cumhurbaşkanı başbakana anayasa kitapçığı firlatamayacak.

Paralamenter sistem diye çırpınanlar daha önceki yaşadıklarımız Ortdada hafısamızda yerinde Bu oyunları bozmak için tabiki #Evet diyeceğiz.


NEREDEN NEREYE - 

Türkiye ekonomisinin son 10 yılı: Güle Güle İMF


2001 krizini bilenler, başkanlığa hayır diyemez;
Zarar 250 milyar $ 
Gecelik faiz %7500 
Hortumlanan 60 milyar $ 
Batan bankalar, iş yerleri...












Şüphesiz insanoğlu apaçık bir nankördür.



















Koskoca ATATÜRK'ün partisi CHP'yi ne hale getirdiler yaa... Yazıklar olsun! :

İşte ARŞİVİN UNUTMADIĞI ve TARİHİN AFFETMEDİĞİ O AÇIKLAMALAR!



 PKK , HDPKK ve CHPKK nın Son çırpınışları Neden EVET DEMELİYİZ!


TERÖRİST PKK, BAŞKANLIĞA VE TAYYİP ERDOĞANA KARŞIYIZ DEDİ !



Terör örgütü PKK’dan referanduma “hayır” çağrısı


PKK: "evet çıkarsa biz biteriz"






















































































Neden mi 'evet' diyoruz, bilinsin..


‘Hayır’cılar diyor ki; ‘evet’çiler, neye evet diyeceklerini bilmiyorlar. “Türkiye tek adama teslim edilecek”, “Padişahlarda bile olmayan yetkiler Cumhurbaşkanına verilecek”, "Cumhuriyet elden gidecek”, “Hatta eyalet sistemine bile geçilecek” diye durmadan kafa karıştırıcılık yapıyorlar. Bu, düpedüz bir algı operasyonu.

Bu iddialara “yok böyle bir şey” diyerek 18 maddelik değişiklik metninden cevap vermeniz nafile bir çaba, çünkü dinlemiyorlar bile…

İşin doğrusu ‘evet’ diyeceklerin büyük çoğunluğu, bu referandumda neye ‘evet’ diyeceklerini çok iyi biliyorlar.

15 Temmuz’da gördük ki bu ülkeye, milletimize ve devletimize yönelik bir saldırı var. Bu saldırı öncesinde planlı olarak peş peşe gelen zincirleme operasyonlar yapıldı. ‘Evet’ diyecek olan geniş kitle; bu operasyonların başlangıcı olan Gezi Olaylarındaki cephenin, şimdi de ‘hayır’cıların gövdesini oluşturduğunun farkında.

Gezi olayları, 17/25 Aralık siyasi darbesi, MİT TIR’ları ihaneti ile sürdürülen operasyonlara destek verenler ile bugün ‘hayır’ cephesini oluşturan kitlenin yapısında küçük farklar olabilir ama zihniyet aynı: 1. Erdoğan nefreti ve düşmanlığı. 2. Türkiye, eski Türkiye olarak kalmalı, Parlamenter rejim, yine vesayet ağalarının manipülasyonlarına, tezgâhlarına, iktidar oyunlarına açık olmalı…

Gezi olaylarında hedef, “Erdoğan gitsin, AK Parti kalsın, sonra da AK Parti’yi bitiririz” hesabıydı. 17/25 Aralık siyasi darbesinde de aynı amaç vardı. Yolsuzluk algısı üzerinden Erdoğan’ın önünün kesilmesi, Cumhurbaşkanlığının önlenmesi, arkasından AK Parti’nin bitirilmesi, sistem partisi haline getirilmesi. Bir hafta sonraki MİT TIRları ihaneti de aynı hedefi güdüyordu. “Erdoğan ve AK Parti, Suriye’de İslamcı teröristlere silah yardımı yapıyor” jurnallemesi ile Türkiye, Uluslararası Ceza Mahkemesi"ne götürülecekti. Hiç bitirilmeyen PKK terörü, 1128 Akademisyenin “Barış bildirisi” diye Türk devletini katliam yapmakla suçlayıp, askerimizi, polisimizi şehit eden PKK teröristlerine hamilik yapması da algı operasyonlarının parçasıydı.

Şimdi şu soruları soralım:

‘Hayır’ cephesinin içinde Gezicilere, 17/25 Aralık’a, MİT TIR’ları ihanetine destek verenler çoğunlukta mı değil mi?

‘Evet’ demeyelim de Gezi ruhunu çağıranların yanında mı duralım?

‘Evet’ demeyelim de hala 17/25 Aralık’ı bahane ederek “restorasyon” hükümeti” rüyaları görenlere fırsat mı verelim?

‘Evet’ demeyelim de Alman casusu damgası ile kaçan Can Dündar’ların Türkiye’yi jurnalleme ihanetlerine yeniden kapı mı arayalım?

Başka bir soru; Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını istemeyenler bugün ‘Hayır’ cephesinin içinde çoğunlukta mı, değil mi?

‘Evet’ demeyelim de “Yedi düvelin saldırdığı, istikbal ve istiklal mücadelesi verdiğimize inandığımız bir dönemde, Türkiye şimdi liderini buldu” diyerek yüzde 52 ile Cumhurbaşkanı seçtiğimiz Sayın Erdoğan’ı yalnız mı bırakalım?

‘Evet’ demeyelim de sıçrama rampasındaki Türkiye’nin, elindeki/ayağındaki prangalardan kurtulması azim ve gayretine sahip çıkmayalım mı?

FETÖ’cüler, FETÖ’ye 15 Temmuz ihanetine rağmen hala destek verenler, kol kanat gerenler ‘hayır’ cephesinin önde gidenleri mi, değil mi?

‘Evet’ demeyelim de tarihimizin gördüğü en büyük millet düşmanı FETÖ’nün yanında mı duralım?

Avrupa’daki bölücüler, Kandil’deki hainler, onların siyasi görevlisi HDP, ‘hayır’ cephesinin önde gidenleri mi, değil mi?

‘Evet’ demeyelim de PKK’nın yanında mı görünelim?

Bizce meselenin özü bu. Neden ‘evet’ diyeceğimizi iliklerimize kadar biliyoruz. Heyecanla 16 Nisan’ı bekliyoruz.

Hüseyin Gülerce








Bütün Türkiye bu videoyu konuşuyor!