23.12.2014

GÜLEN E YAHUDİ , ABD , MOSSAD ve CIA KALKANI 17/25 Aralık darbesi : Gülen'in, Emniyet'e ilave olarak HSYK'yı da ele geçirmesi, ÖZEL YETKİLİ MAHKEME SAVCI-HÂKİM-YARGITAY zincirini kurması, İSRAİL ve DERİN AMERİKA'yı pek memnun ediyordu.Çünkü Türkiye'de ORDU yerine kullanacakları yeni bir SİLAH ellerine geçiyordu.


Fethulah Gülen ve çetesinin darbe planı, 17/25 Aralık operasyonları ile ortaya çıktı!

Cemaati MOSSAD ve CIA Yönetiyor

Latif Erdoğan, bir dönem Fethullah Gülen'e en yakın isimdi. Savcıya ifade verdi. Paralel Yapı'nın CIA ve MOSSAD'ın maşası olduğunu söyledi.

Hoca ve örgütünün, devlet içinde devlet kurmaya çalıştığı anlaşıldı. Yıllarca hizmet için ter döktüklerini sanan onlarca isim de bu tablo karşısında şoka uğradı. Gülen'in gerçek yüzüyle karşılaşan o isimler, tek tek cemaatten ayrıldı. 

Onlardan biri de Latif Erdoğan'dı. Fethullah Gülen'in bir dönem en yakınındaki isimlerden biri olan Latif Erdoğan, paralel yapının kaos planlarını savcıya anlattı. İşte Latif Erdoğan'ın ifadesinden çarpıcı bölümler: 

NASIL KATILDI? 

İlkokulu İzmir'de okudum. Sonra Kestanepazarı'ndaki Kur'an kursunda vaizlik yapan Gülen'le tanıştım. 1981-1982 yılları arasında Bitlis Tatvan'da vaizlik yaptım. Hizmet Hareketi'ndeki görevime devam için istifa ettim. 

AKIL VEREN AJANLAR: Gülen'in iki temel hedefi vardır. Birincisi üst aklı memnun etmek, diğeri ise dünya üzerinde bu anlayışı entegre etmektir. Bu üst akıl dershaneler konusunu fırsat bilerek, Gülen'in hükümete karşı harekete geçmesini sağladı.

 Bu kapsamda ABD gizli servisleri CIA ve FBI tarafından cemaate ait kültür merkezlerinde eğitimler verildi. Şu an cemaat üzerinden organize olmuş uluslararası güçlerin himayesinde olan bir güç ile ülkemiz karşı karşıyadır.

 Bu güçlerin içerisinde MOSSAD (İsrail Gizli Servisi), CIA (ABD Gizli Servisi), KGB (Rus Gizli Servisi) gibi gizli servisler mevcuttur. 28 Şubat süreci başladığında ise 5-6 kişilik bir grupla üst düzey bir komutanı ziyarete gittik. Bir cemiyet haline geldiğimizi kendisine izah ettim.

 Yapılan çalışmalar ilk başladığı seyirde devam etseydi herhangi bir tehlike yoktu. Ancak bu yapılanma devlet içinde devlet halini almaya başladı. 


FİDAN YERİNE AKYÜREK: Gülen, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan'ın yerine cemaatten olan ve emniyet kökenli Ramazan Akyürek'i getirmek istedi. Bunun nedeni de MİT'i dış güçlerin ve paralel yapının etkisi altına almaktı. 


TERÖR ÖRGÜTÜDÜR: 1990'lı yıllara taşıdığımız bu hizmet hareketi; maalesef milli duruşunu bırakarak üst akıl olarak tabir ettiğim CIA ve MOSSAD gibi gizli servislerin kontrolü altına girmiştir. ABD ve İsrail'in, Türk ve İslam coğrafyasında kullandığı bir örgüt olmuştur. Paralel olarak tabir edilen bu yeni oluşum benim nazarımda terör örgütüdür. 


EŞİME 'ONDAN BOŞAN' DEDİLER: Kızım Fatih Üniversitesi'nde okurken okula yakın olması sebebiyle sadece aile bireylerinin bildiği bir ev tutmuştum. Eşim de kızımla birlikte bu evde kalıyordu. Bu sırada tanımadığımız iki bayan eşimin benden boşanması hususunda 3 kez telkinde bulundu. 


PARALEL YAPI BİTİRİLECEK


MGK'nın paralel yapıya ilişkin aldığı tavsiye kararın Bakanlar Kurulu'nca ne zaman görüşüleceği ve kabul edileceği merakla beklenirken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çarpıcı açıklamalar yaptı. MGK'da alınan kararın basit bir karar olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Legal görüntü altında illegal faaliyetlerle ulusal güvenliğimizi tehdit eden tüm unsurlara karşı bu mücadele sürecek. Bakanlar Kurulu da kararını aldı, geriye dönüş olmayacak" diye konuştu. 


PARA TRAFiĞi


İllerde "himmet" ve "bağış" adı altında cemaat yapılanması için toplanan paraların 1/15'lik kısmı Gülen'in kendisine getirilirdi. Gülen ise kendisine çek, senet ve nakit para olarak gelen bu parayı genel bütçeye bakan İstanbul ilinde toplanan Mütevelli Heyeti'nin başındaki isim olan Mustafa Özcan kanalı ile gerekli yerlere aktarırdı. Bunun üzerine cemaatten iyice soğudum. Himmet toplantılarına bu olaydan sonra bir daha asla ve asla gitmedim. 


İRTİBATI KASIM GÜLEK KURDU


Gülen'in Nur Vergin, Kasım Gülek, Bülent Ecevit gibi isimlerle olan teması ve Kemalist gruplar ile yakınlaşması, ABD ve Masonlar'la irtibat kurması, hizmetin kuruşundaki amaç ile Gülen'in değişim sürecine girdiğinin açık bir göstergesidir. Gülen'in Amerika'ya ikinci gidişini Kasım Gülek sağlamıştır. Gülek, Alaattin Kaya kanalı aracılığıyla İsrail lobisi ile temas kurmuştur. Yani cemaatin kuruluşundaki amaç değişmiştir. 


AYASOFYA PLANI: Fethullah Gülen 17 Aralık sürecinden sonuç alsaydı Humeyni misali yurda dönecekti. Bu başarısızlık aynı zamanda cemaatin ABD ve İsrail nazarında prestij kaybetmesine neden oldu. Bu nedenle Ayasofya konusu gündeme getirildi. Ayasofya konusunda hükümeti zayıf düşürmek amacıyla cemaat ve buna bağlı yayın organları tarafından kamuoyu oluşturulmaya çalışıldı. 


BİZZAT SEÇİLDİ: Gülen Edirne'deyken Amerikan Konsolosluğu tarafından izletilen filmler sayesinde Amerikan kültürünün etkisi altına girdi. Amerikan hayranı olduğuna bizzat kendi söylemi ile şahit oldum. ABD'ye gitmeden önce de Amerikan Büyükelçiliği ile sayısız görüşme yaptı. Kendisine bu konularda yardımcı olan ise halen TUSKON Genel Sekreteri olan Mustafa Günay'dır. 

GÜLEN E YAHUDİ KALKANI

Fethullah Gülen ve hareketine yönelik 28 Şubat Cunta sürecinde, Haziran 1999'a kadar somut hiçbir baskı, tutuklama ve kapatma olmadı.

22 Mart 1999'da Amerika'nın Chicago kentine giden THY uçağının yolcularından biri Fethullah Gülen'di. Ne tesadüf, Gülen ABD'ye gittikten sonra, 18 Haziran 1999'da bazı kasetler yayınlanmaya başladı. 

Aradan 1 yıl geçtikten sonra, 3 Ağustos 2000'de Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel iddianame hazırlasa da sonunda beraat ettirildi! 

28 Şubat Cuntası'nın STRATEJİK BEYNİ işini biliyordu. Fethullah Gülen'in kendilerine gösterdiği sadakatın karşılığını verdiler.



Ne tesadüf ki Genelkurmay, Gülen davasına doğrudan taraf olmadı. Nitekim Genelkurmay'ın bu tutumu, Gülen için verilen beraat kararının ana gerekçelerinden biri oldu. 

ABD hattını açan strateji 

1998'de Ulusal Güvenlik Stratejisi şöyle belirlenmişti: "ABD'nin 'Enerji kaynaklarını ve ulaşım yollarını kontrol eden, dünyayı kontrol eder' jeopolitik görüşü doğrultusunda hareket edeceği ve güç boşluğu oluşan Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ve yakın Orta Asya'ya odaklanacağı..." denilmişti. Bu bölgenin merkezinde Türkiye oturduğu için, belli ki yeni planlar hazırlanmıştı. Ve... Türkiye ve İslam coğrafyası için, ılımlı İslam modelinin sembol ismi Fethullah Gülen'in Amerika'ya götürülmesi gündeme girmişti.

1999 yılında, Abdullah Öcalan'ı verdiler, Fethullah Gülen'i Amerika'ya götürdüler.

Gülen'in ABD'ye gitmesini, korunup kollanmasını sağlayan isimler ilginçti. Graham Fuller: CIA ajanı. Türkiye istasyon şefi. Gölge CIA Stratfor danışmanı. Morton Abramowitz: 1989-1991 ABD Türkiye Büyükelçisi. Papa 2'inci John Paul ile Gülen'i buluşturan adam. Neo-Con George Fidas: CIA ajanı. Balkan uzmanı. Alexander Karloutsos: ABD-Rum Ortodoks kilisesi Başpiskopos Yard. Loye Ashton: Tougallo College Dini araştırmalar merkezi. John Espesito: CIA İslam uzmanı. Obert Voll: Geortown Üniv. Tarih Başkanı. Bernadetta Andrea: Teksas Üniv.
Felfese Profesörü. Floyd Schoenhals: Arkansas, Evangelist Meclis üyesi. Thomas Michael: Katolik kilisesi İslam uzmanı. Misyonerlik üstadı..
Stratejik mesajlar veren Ne isimler ama.. 

17/25 Aralık darbesi 

Uzun vadeli planları doğrultusunda Gülen'in, Emniyet'e ilave olarak HSYK'yı da ele geçirmesi, ÖZEL YETKİLİ MAHKEME SAVCI-HÂKİM-YARGITAY zincirini kurması, İSRAİL ve DERİN AMERİKA'yı pek memnun ediyordu.Çünkü Türkiye'de ORDU yerine kullanacakları yeni bir SİLAH ellerine geçiyordu.
Ellerindeki KOZMİK PAKETİ (Cemaat'i) KULLANMAYA KARAR VERDİLER. 
Ve Mavi Marmara olayı.

İnsanlığını, vicdanını, adalet duygusunu yitirmemiş tüm insanların ya içinde ya da yanında yer aldığı Mavi Marmara olayına karşı çıkan tek kişi, tek din adamı ve tek yapı Fethullah Gülen'le beraber İsrail ve Derin Amerika-İngiltere oldu.
Tarihte imparatorluk kurmuş ülkenin parçalanmasından doğan Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yakın coğrafyanın kılcal damarlarına giriyordu. Yüzyıllardır Ortadoğu'nun kılcal damarlarında gezen Britanya İmparatorluğu'nu (İngiltere) çok rahatsız olmuştu. Fethullah Gülen Cuntası , Başbakan Tayyip Erdoğan'ı sarsmak, milli iradeyi teslim almak için 17-25 Aralık darbesine teşebbüs ederek, son kullanım tarihine süratla girmiş oldu. 
SONUÇ: SON HEDEFLERİ 2015 SEÇİMLERİ... 

Hain ruhlu odaklar tatil yapmıyor. Yerli ve yabancı derin odaklar uyumuyor. Beşinci kollar, satılmışlar 2015 seçimlerinin son viraj olduğunu biliyor.
Çünkü 2019'a kadar seçim yok. Ameliyat yapacak Türkiye de yok. Satacak topraklar, sokaklara sürecek insan bulamayacaklar.

SON DARBECİ FETHULLAH GÜLEN



Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bütçe konuşmasında CHP'ye yönelik, "darbecilik" ve "darbecilerle yan yana olma" eleştirilerinin ana muhalefet grubunda yarattığı reaksiyon çok dikkati çekmişti.
Başbakan Davutoğlu Nevşehir'de nokta vuruşlarını sürdürdü. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu eski darbelerle yüzleşmeye davet etti. '27 Mayıs, 1971, Muhtırası, 28 Şubat, 27 Nisan darbelerinin arkasında yer alan CHP'nin tarihle yüzleşmesini istedi. Davutoğlu'nun başlattığı ESKİ DARBELERLE YÜZLEŞME süreci, Yeni Türkiye'nin darbecilerle yüzleşme cesaretini ortaya koyuyor. Gelişmelere bakınca 'Darbeci CHP'tartışmalarının yeni boyutlar kazanacağı anlaşılıyor. Darbelerle yüzleşme sürecine geniş gözlükle bakalım... Türkiye geleneğinde 3 türlü darbe yöntemi var: 
BİR) Askeri darbeler: 27 Mayıs 1960, 9-12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007. 
İKİ) Yargı darbeleri: Refah Partisi'ni kapatma kararı ve 2009 yılı AK Parti kapatma davası... 
ÜÇ) Siyasi darbe: 17/25 Aralık Fethullah Gülen Cunta harekâtı 2013 yılının önemi: Perde arkasında, Petrol/gaz paylaşımı, Amerika/Rusya'nın Doğu Avrupa paylaşımı ve Yeni Ortadoğu düzen çalışmaları vardı.
KÜRESEL BEYİN (ÜST AKIL) dünyanın en stratejik coğrafyasında, Avrasya'nın kalpgahındaki 3 ülkede Türkiye-Mısır-Ukrayna'da darbe planlandı. Kendi adamlarını yönetime taşımayı düşünüyordu. Mısır'da Mursi ve Ukrayna'da Yanukoviç devrildi. Tayyip Erdoğan'ı deviremediler. Bu üç ülkeye çok dikkatle bakan gözler Tayyip Erdoğan'ın Ukrayna üzerinden Doğu Avrupa'ya, Mısır üzerinden Ortadoğu ve Afrika'ya uzanmak isteyen stratejik adımlarını görmektedir.
Erdoğan'ı tasfiye planı, 2013-2015 olmak iki yıla göre hazırlanmıştı ve başlıkları şöyleydi: GEZİ, 17/25 ARALIK DARBE, 30 MART YEREL SEÇİMLERİ, KÖŞK SEÇİMİ ve 2015 GENEL SEÇİMLERİ. Gezi üzerinden, Ukrayna ve Mısır'da olduğu gibi bir politik kaos yaratarak Erdoğan'ı etkisizleştirme planını uygulamaya soktular. Yahudi ortaklı uluslararası medyada Erdoğan ve AK Parti algısını değiştirme yayınlarını başlattılar. Olmadı.

TÜRKİYE ÜZERİNE YENİ PLAN : 
17/25 ARALIK DARBESİ. OPERATÖR FETHULLAH GÜLEN...

Kimse tesadüfen bir yerde olmuyor.
Kimse tesadüfen de bir operasyon için seçilmiyor. Bunun iyice bilinmesinde çok yarar var. Ellerinde çok kıymetli bir paket vardı. CIA onu yıllar önce almıştı. Onun adamlarının Türkiye'de hassas noktalara geldiğini görmüşlerdi. Emniyet-SavcılıkÖzel yetkili mahkeme zincirindeki güç, Fethullah Gülen seçildi. 17/25 Aralık darbesiyle, 30 Mart seçimlerini manüple edeceklerdi. Erdoğan'ı devirecekler, Kemal Kılıçdaroğlu'nu iktidara getireceklerdi. Aziz millet Tayyip Erdoğan'ı yedirmedi. 30 Mart sonrası 'Yeni Türkiye'yi hançerleme koalisyon'u, hedefe Cumhurbaşkanlığı seçimini koydu.
ERDOĞAN'IN ÖNÜNÜ KESMEK İÇİN EKMELEDDİN İHSAN OĞLU PROJESİ DEVREYE SOKULDU...
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHPMHP adayı olarak milliyetçi-muhafazakâr Ekmeleddin İhsanoğlu'nu arenaya sürdüler.
AK Parti seçmeninden oy devşirmek istediler. FETHULLAH GÜLEN-CHPMHP çok uğraştı ama olmadı. Başarılı olamadılar. İflah olmayan, pes etmeyen derin odaklar durmuyor. Uyumuyor... 

SON HEDEFLERİ: 2015 seçimlerinde, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun oylarını tırtıklamak, yeni anayasa çıkaracak rakama (en az 330 milletvekili) ulaşmasını engellemek, eski anayasa ile baş başa kalacak Tayyip Erdoğan'ın zayıflatılmasına yol açmak.
Başarılı olurlarsa Ak Partiyi zayıflatıp bir koalisyona sokmak veya CHP-MHP hükümeti çıkarmak... AZİZ MİLLETİMİZ, 30 MART VE 14 AĞUSTOS DERİN PLAN LARINI PAÇAVRAYA ÇEVİRDİ. ŞİMDİ HAZİRAN -2015 SEÇİMLERİNİ SAB IRLA BEKLİYOR. 

RUH İKİZİ CUNTALAR
Son iki darbe, 28 Şubat ve 17/25 Aralık darbelerini dikkatle incelersek, ruh ikizi cuntalar karşımıza çıkar. Bu iki darbe arasında çok enteresan bağlantılar var. Bire bir örtüşen hatlar göze batıyor. Özellikle, her iki darbenin arkasında İSRAİL'İN yer alması çok manidar. 
BİR) 28 ŞUBAT DARBESİ: İsrail-ABDİngiltere-Yahudi lobileri-Jinsa ortak yapımı... 

17/25 ARALIK DARBESİ: Fethullah Gülen Cuntası-İsrail -Amerikan, İngiliz, Yahudi lobileri ortak yapımı. İKİ) Her iki darbenin de arkasında Fethullah Gülen-CHP-Doğan Medyası-İstanbul Baronlarının konumlanması hiç şaşırtıcı değil. 28 Şubat'ta, darbecilerin bürokrat, asker, sermaye ve medya ayağı tamamdı. Darbenin arkasında,ABD, İsrail, JİNSA, AJC, ADL vardı. 28 Şubat'ın en önemli aktörü olan Çevik Bir'in İsrail'le yakınlığı göze batıyordu. JİNSA'nın (Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü) Çevik Bir'e 'üstün hizmet ödülü' vermesi önemliydi. İsmail Hakkı Karadayı'nın darbeden birkaç gün önce 24-27 Şubat 1997'de ve Çevik Bir'in İsrail'e yaptıkları ziyaretler, 28 Şubat post modern darbesiyle derin ilişkiyi gösteriyordu. 

Darbecilere sadakat 

Fethullah Gülen'in 28 Şubat dönemindeki tavrı özellikle dikkati çekiyordu. Verdiği demeçlerle, yazdıklarıyla ve takındıkları tavırlarla safını belli etmişti: DARBECİLERE SADAKAT... Fethullah Gülen'in ne yaptığına bir göz gezdirelim: 28 Şubat'ın en fazla bir tavsiyename olduğunu söyledi.
Bunun 'Milli Güvenlik Kurulu Sosyal Mutabakat Metni' şeklinde algılanması gerektiğinin ısrarla altını çizip 28 Şubat'a 'Muhtıra' demenin askeri suçlamak olacağını vurguladı. "Asker MGK'da demokratik ve insaflı bir tavır takındı. Darbeler hep kötü niyetli olmamıştır. Askerden yana hiç endişeniz olmasın" dedi... (Samanyolu TV - 29 Mart 1997) Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de sorumluluğunun bilincinde olduğunu ve ona güvendiğini ifade ederek bütün suçu, günahı ve kabahati diğer sacayağını oluşturan REFAHYOL hükümetine yıktı.. (Doğan medya-Kanal D - 16 Nisan 1997) "28 Şubatla Uçurumdan Geriye Dönülmüştür" şeklinde görüş belirtti. (Röportaj; Doğan medya-Milliyet; 31 Ağustos 1997) Darbe yapmış bir isme Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'ya Hoşgörü Ödülü vermeye kalktı.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e, "Hoşgörü Ödülü"nü bizzat Fethullah Gülen takdim etti. (27 ARALIK 1997) Fethullah Gülen Çevik Bir'e de mektup yazdı: "Genel Kurmayımızın çok değerli ikinci Başkanı. Sayın Komutanım... Birkaç satırla huzurlarınızı işgal edeceğim için yüksek af ve hoşgörünüze sığınıyorum... Değerli Komutanım, Kahraman ordumuzun şerefli bir mensubu ve en yüksek rütbede bir komutanı olarak takdir buyuracağınız üzere... Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama vazifesini deruhte etmiş (üstlenmiş) şanlı ve kahraman ordumuzun seçkin ve şerefli bir mensubu ve Genel Kurmayımızın İkinci Başkanı olarak, ne zaman, nerede ve ne şekilde arzu buyurursanız okullarımızı şereflendirebilir ve her türlü teftişi yapabilirsiniz..." Zaman Gazetesi, 28 Şubat darbe CUNTASININ Hükümetini "Hayırlı Olsun" manşetiyle karşıladı ve daha birinci günden hayra yordu. 

SONUÇ: 28 ŞUBAT CUNTASI, FETHULLAH GÜLEN'E DOKUNMADI. Gülen hareketine, 28 Şubat Cuntası'nca Haziran 1999'a kadar somut hiçbir baskı, tutuklama ve kapatma olmadı. Hatta,Gülen'e yönelik yapılan her türlü girişim; yine devletin derin unsurları tarafından engellendi. 22 Mart 1999 tarihinde Amerika, Chicago kentine giden THY uçağının yolcularından biri Fethullah Gülen'di. Ne tesadüf, Gülen ABD'ye gittikten sonra,18 Haziran 1999'da bazı kasetler yayınlandı. Aradan 1 yıl geçtikten sonra, 3 Ağustos 2000 tarihinde Ankara DGM savcısı Nuh Mete Yüksel iddianame hazırlasa da,sonunda beraat ettirildi! NEDEN ACABA?


GÜLEN DARBESİNİN YOL HARİTASI (1)
Fethullah Gülen Cuntası'nın, 17/25 Aralık 2013 darbesinin üzerinden bir yıl geçti. Bu darbe bir anda gerçekleşmedi. Peki, merkezinde Gülen Cuntası'nın yer aldığı darbe hazırlıkları ne zaman başlamıştı? Yabancı odaklar ne zaman düğmeye bastı? Gülen'i kimler ne için ve nasıl harekâtta kullandı?
2009 yılı başında gerçekleşen Dünya Ekonomik Forumu'nda, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Müslüman kanı döken İsrail'e 'One minute' çekerek tarihi tokat atmasından sonra gelişmeler birbirini takip etti. Derin Amerika'nın Neo/ Con'ları, ABD'deki önemli Yahudi lobilerinden Anti-Defamation League (ADL) ve Küresel Yahudi Sermaye Baronları'nın, Gülen'i Türkiye'yi ele geçirme operasyonunda kullanıma nasıl soktuklarını anlamak için yakın tarihlere uzanmakta çok yarar var. 2002 yılında Başbakan olan Tayyip Erdoğan, yeni dış politikasıyla Türkiye'ye yeni bir imaj kazandırmaya başladı. Tarihte imparatorluk kurmuş bir ülke olan ülkemizin 2023 -2053-2071 projesi ilmek örülüyordu. Bu yeni dış politika ve yeni imaj hem Türkiye'nin çıkarları hem de Arap dünyasının çıkarlarının lehineydi. Bu gelişmeler yüz yıllardır Ortadoğu'nun kılcal damarlarında gezen Britanya İmparatorluğu'nu (İngiltere) çok rahatsız etmişti. Çünkü Türkiye'nin yeni dış politikası, bir taraftan 1948 yılında kurdukları İsrail'i kuşatıyordu. Diğer yandan Kafkas, Irak (Kuzey Irak) ve Doğu Akdeniz petrol-gaz vanalarına el koymaya başlamıştı. Bir anda Yahudi sermayeli İngiliz medyası, Türkiye'ye, "Yeni Osmanlıcılık" etiketini yapıştırmaya yönelik psikolojik harp tekniklerini uygulamaya soktu.
İngiliz medyasına ek olarak Amerikan, Fransız, Alman Yahudi ortaklı gazete ve TV'lerde yayınlar hızlandırdı. Batı basınında psikolojik harp teknikli yazılar sürerken Yeni Türkiye lideri Tayyip Erdoğan hız kesmedi. Ekim 2009'deİsrail'li pilotların eğitim yaptıkları "Anadolu Kartalı" askeri tatbikatına İsrail'in gelmesini yasakladı. Mayıs 2010'da, Mavi Marmara gemisine saldıran İsrail'e gereken cevabı Başbakanı Erdoğan verdi. Türkiye elçisini İsrail'den geri çekti. İşte bu noktada, DERİN ODAKLARIN merkeze aldığı Gülen, İsrail aşkını gösteren bir açıklamayla sinyalleri verdi. Derin Amerika-İngiltereİsrail, AK Parti iktidarına muhalefet eden grupların enerjisini barındıran fay hatlarını harekete geçirirken, CHPGülen İşbirliği hazırlığına işaret eden bir operasyonla Mayıs 2010'da CHP'de Deniz Baykal düşürüldü. 

Anayasa referandumu 

2010 yılında gerçekleşen Anayasa Referandumu'nu kendi siyasi emellerine alet etmeyi düşünen Gülen yavaş yavaş yürümeyi tercih ediyordu. Gülen'in 2008 yılında verdiği, bugün daha iyi anlaşılan bir vaazında söyledikleri şöyleydi: "Belli bir noktaya ve kıvama gelecekleri ana kadar adamlarımızın dikkatli olmasında, gizlilikle hizmete devam etmeleri şarttır, zaruridir ve lüzumludur. Yanlış bir şey yapar, kıvama ulaşılmadan, özleriyle tam bütünleşmeden, gereken mesafe alınmadan, bir kısım erken vuruş diyebileceğim çıkışlar olmamalıdır. Türkiye'deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekebileceğiniz ana kadar her adım erken sayılır."
Emniyet'in kritik mevzilerini elinde tutan Gülen, 2010 Referandumu sonrasında HSYK'yı da ele geçirdikten sonraÖZEL YETKİLİ MAHKEMESAVCI-HAKİM-YARGITAY zincirini kurdu. Derin Amerika-İsrail yeni stratejisine göre HÜKÜMETİ DEVİRME yolunda son istasyonlara yaklaşmaya başladı. Hedefinde, Gölbaşı GES uydu istasyonlarını Emniyet'e bağlatma, sonra emekli olacak MİT müsteşarı Emre Taner'in yerine kadro kurmaktı. 




GÜLEN DARBESİNİN YOL HARİTASI (2)

Emre Taner, MİT müsteşarlığından 6 Mayıs 2010'da emekli oldu. Yerine Hakan Fidan geldi. Fidan bir anda,İsrail ve cemaat kıskacına alındı. Gülen bu atamadan çok rahatsız oldu. Çünkü Emre Taner MİT'ten ayrılırken, yerine bir MİT Müsteşarı hazırlamıştı.

Bunun da, Emniyet İstihbarat Başkanı Ramazan Akyürek olduğu yazıldı. Hakan Fidan'ın göreve başladığı sırada dünyada örneğine pek rastlanmayan bir başka çıkışıİSRAİL yaptı.

Hakan Fidan ile ilgili tartışmalar daha göreve gelmeden İsrail basınında çıkan haberlerle başlamıştı. Fidan MİT Müsteşarı koltuğuna oturduktan 3 ay sonra Ağustos 2010'da dönemin İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak,utanmadan, Fidan'ı İran yanlısı olmakla suçlamış ve Tahran'ın İsrail sırlarına ulaşmasından endişe duyduğunu iddia etmişti. 1 OCAK 2011: Ankara Gölbaşı'nda her dinleme teknolojisinin bulunduğu dev tesis (GES)Başbakan Erdoğan tarafından MİT'e verildi. Her iletişim aracının dinlenebileceği bir teknolojiye sahip bir tesisin MİT'e verilmesini kafasına takan Gülen'in bazı kumpaslara geçmesi gecikmedi. 

13 Eylül 2011: Fidan'ın, hem Abdullah Öcalan'la hem de PKK temsilcileriyle, Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla ve "özel temsilci" sıfatıyla görüştüğü TOP SECRET OSLO GÖRÜŞMELERİ sızdırıldı. Sızdıranların İngiliz-İsrail servisleri-Derin PKK olduğu ağırlıklı görüştü. 7 Şubat 2012: Gülen Cuntası, MİT müsteşarı Hakan Fidan'ı yemeye kalktı. Şubat 2012 günü Türkiye tarihinde ilk kez görevi başında bir MİT Müsteşarı ifadeye çağırıldı. Paralel yargının siyasete ilk müdahalesi olarak tarihe geçen bu önemli gün, 17-25 Aralık polis-yargı darbesinin de habercisiydi.Genelkurmay Başkanı'nı tutukladıktan sonra MİT Müsteşarı kim oluyor diye düşündüler. Planı da Başbakan ameliyat olacağı güne göre ayarladılar. Başta, Zaman gazetesi olmak üzere Fethullah Gülen medyasının, Hakan Fidan'ı yemeye yönelik savcılık harekatını yürekten desteklemesi düşündürücüydü. 

2013 YILININ SİHRİ 

Perde arkasında, petrol/gaz paylaşımı, Amerika/Rusya'nın Doğu Avrupa paylaşımı ve Yeni Ortadoğu düzen çalışmaları vardı. 

KÜRESEL BEYİN (ÜST AKIL) dünyanın en stratejik coğrafyasında, Avrasya'nın kalpgahındaki 3 ülkede Türkiye-Mısır-Ukrayna'da darbe planlandı.
Kendi adamlarını yönetime taşımayı düşünüyordu. Mısır'da Mursi ve Ukrayna'da Yanukoviç devrildi. Tayyip Erdoğan'ı deviremediler.
Erdoğan'ı tasfiye planı, 2013-2015 olmak iki yıla göre hazırlanmıştı ve başlıkları şöyleydi: Gezi, 17-25 Aralık, 30 Mart yerel seçimleri, Köşk seçimleri ve 2015 genel seçimleri.

GEZİ 
üzerinden, Ukrayna ve Mısır'da olduğu gibi bir politik kaos yaratarak Erdoğan'ı devirme planını uygulamaya soktular. Seçimlerden fayda ummayan güçler, olaylara müdahil oldu. Fethullah Gülen-CHP-MHP-Sol fraksiyonlar-yabancı istihbarat servisleri kol kola hareket ettiler. 27 Mayıs 2013, Gezi olaylarının başladığı tarih oldu. İlginçtir, o gün başlayan birkaç haftalık süreçte 27 Mayıs 1960 darbesi öncesini hatırlatan gelişmeler yaşandı. Halkın oylarıyla işbaşına gelmiş olan bir hükümet tıpkı 27 Mayıs darbesi öncesinde olduğu gibi sokak hareketleriyle baskı altına alınmak ve devrilmek istendi.


Olayların başlama nedeni bir çevre duyarlılığı gibi görünse de asıl etkenin hükümetin devrilmesi olduğu çarpıcı delillerle ortaya çıktı. Olaylara aktif destek veren katılımcılar bu niyetlerini açıkça dile getirmekten çekinmediler. AK Parti'nin dış politikasından rahatsızlık duyan Suriye ve İran gibi ülkelerin yanında ABD ve Avrupa ülkeleri de Gezi olaylarında açık tutum aldı. Claudia Roth gibi Avrupalı parlamenterler Gezi olaylarına Taksim'de bizzat katılacak kadar ileri gittiler. ABD televizyon kanalı CNN, Gezi olaylarına tepki gösteren AK Parti mitinglerini hükümet karşıtı gösterecek kadar çılgınlaştı. 


GÜLEN DARBESİNİN YOL HARİTASI (3)

Fethullah Gülen,2008 yılında verdiği, bugün daha iyi anlaşılan bir vaazında şöyle konuşuyordu: "Belli bir noktaya ve kıvama gelecekleri ana kadar adamlarımızın dikkatli olmasında, gizlilikle hizmete devam etmeleri şarttır. Yanlış bir şey yapar, gereken mesafe alınmadan, bir kısım erken vuruş diyebileceğim çıkışlar olmamalıdır. Böyle bir dönemde, tam özünüzü bulacağınız, kıvama ereceğiniz ana kadar dünyayı sırtınıza alıp taşıyabilecek güce ulaşacağınız ana kadar beklenmelidir...
Türkiye'deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephenize çekebileceğiniz ana kadar her adım erkendir."

Zaman tamamdı. Gülen cuntasının emniyet-savcı-hâkim-özel yetkili mahkeme-Yargıtay-kendi ve merkez medyası hazırdı. CHPMHP hazırlıklıydı. 17/25 Aralık günü gerçekleştirecekleri darbeyle, Başbakan Tayyip Erdoğan'ı tasfiye edeceklerdi. Aziz millet Tayyip Erdoğan'ı yedirmedi.

Fethullah Gülen cuntası büyük şaşkınlık yaşasa da, 30 Mart seçimlerine yönelik derin operasyonları sürdürmek zorundaydı.
Üst Akıl tarafından kurgulanan siyaseti dizayn planlarına KAOS TAKTİKLERİYLE yardımcı oldular. 30 Mart seçimlerini muhalefete kazandıracaklar, kendi adamlarını Çankaya'ya çıkaracaklardı.

ERDOĞAN'IN ÖNÜNÜ KESMEK İÇİN EKMELEDDİN İHSANOĞLU PROJESİ DEVREYE SOKULDU... CHP-MHP adayı olarak milliyetçi muhafazakâr Ekmeleddin İhsanoğlu'nu arenaya sürdüler. MİT'in Suriye Bucak Türklerine gönderilen TIR'larına utanmadan, arlanmadan operasyon yaptılar. Dışişleri Bakanlığı'ndaki kozmik toplantıyı deşifre ettiler.

Gülen bir vaazında meydan okuyordu: Bizim hizmetimizin felsefesi bir yerlerde bir ev açmaktır ve bir örümceğin sabrıyla ağlarımızı öreceğiz, insanların gelip bu ağlara düşmesini bekleyeceğiz ve ağlara düşenleri eğiteceğiz."

İşadamlarını korkutarak elde tutmaya çalıştılar. Cemaat'in gazetelerinin hedef seçtiklerini yok etmeye yönelik iftira dolu raporları elden ele dolaştırdılar. FETHULLAH GÜLEN-CHP-MHP çok uğraştı ama olmadı. 

PSİKOLOJİK HARP EĞİTİMLİ CUNTA : Hemen hemen her olayda, Gülen cuntasının tepe isimlerinin çok önemli bir özelliği göze battı. Psikolojik harp tekniklerini çok iyi uyguluyorlardı. Partizan emniyet ve istihbaratçılarının değişik tarihlerde Amerika'da psikolojik harp eğitiminden geçtikleri biliniyordu. Son olarak, Fuat Avni Havuzu üzerinden planlanmış bir psikolojik savaş yürüttüler. Bu davaya yönelik olarak ulusal ve uluslararası kamuoyunu önceden oluşturulmak istendi. "Özgür basını susturma" mahreçli manevralar yapıldı. "İngilizce ve Türkçe yazılı pankartlar" uzman olduklarını gösteriyordu. Bu "pankart"lar "İngilizce" yazıldı ki; yabancı televizyonlar yayınladığında, dış kamuoyu okuyabilsin ve "Türkiye'de bağımsız medyanın susturulmak istendiği" kurgusu kafalara işlesin. Gülen'in yakın dostları İNGİLİZ REUTERS haber ajansı seferber oldu.

CNN International canlı yayındaydı
. ABD, İngiliz, Alman, Yahudi medyası yorumları tırmandırdı. Muhalefet parti temsilcileri Fethullah Gülen Medya-TV canlı yayınlarına koştular. KÜRESEL KOALİSYON tüm kodlarını sergiledi. 


SONUÇ: SON HEDEFLERİ 2015 SEÇİMLERİ... Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun oylarını tırtıklamak, yeni anayasa çıkaracak rakama (en az 330 milletvekili) ulaşmasını engellemek, eski anayasa ile baş başa kalacak Tayyip Erdoğan'ın zayıflatılmasına yol açmak. Hain ruhlu odaklar tatil yapmıyor. Yerli ve yabancı derin odaklar uyumuyor. Beşinci kollar, satılmışlar 2015 seçimlerinin son viraj olduğunu biliyor. Aziz milletin tokatı bu sefer nefeslerini kesecek. Çünkü 2019'a kadar seçim yok. Ameliyat yapacak Türkiye de yok. Satacak topraklar, sokaklara sürecek insan bulamayacaklar. 


TARAF / BÜLENT ERANDAÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder